İnsan kızgın olduğu için diğer insanlardan korkar, insanlardan korktuğu için de onlara kızar. Kızgın insan “Nasıl olsa beni engelleyecekler ya da reddedecekler!” beklentisi içinde öylesi davranışlarda bulunur ki, çoğu kez gerçekten engellenir. Bu kez, “İstenmediğimi zaten biliyordum!” biçiminde yaşanan bir duygu, kızgınlıkları daha da pekiştirir ve böylece kısırdöngü oluşur.” (Engin GEÇTAN-İnsan Olmak)
ÖFKE NEDİR, KONTROLÜ MÜMKÜN MÜDÜR?
Öfke; bugüne kadar günlük hayatı zorlaştırdığı düşünülen, zorlayıcı ve gerek toplum, gerek uzmanlar tarafından üzerine sıklıkla konuşulan konulardan biri olmuştur. Öfke çoğunlukla kaçınılması gereken bir duygu gibi görünse de, sanıldığının aksine son derece insani(ve hatta hayvani), evrensel ve gerektiğinde hayat kurtaran bir duygudur. Tıpkı diğer duygular gibi... İnsanidir çünkü tüm insanlar tarafından deneyimlenmektedir. Evrensel oluşu dünyanın hemen her yerinde benzer şekillerde yaşanıyor oluşundandır... Ve hayatidir çünkü vücudumuzu tehlikelerden korur. Duyar gibiyim, "madem bu kadar doğal, neden öfke kontrolüne ihtiyaç duyuyoruz?" dediğinizi. Öncelikle öfkeyi tanımlamakla başlayalım işe. Çünkü bir olguyu ne kadar iyi tanırsak onunla karşılaşmamız ve onu anlamamız o kadar sağlıklı olur. Öfke kısaca; doyurulmamış isteklere, karşılanmamış beklentilere ve engellenmelere yönelik verilen bir tepki olarak tanımlanabilir[1]. Kişinin içsel ve dışsal "tehditler"e yönelik verdiği en ilkel mesajlardan biridir. Öfkeyi diğer duygulardan ayıran sebepler arasında şiddetli, yoğun ve yıkıcı sonuçlara yol açabilmesi yer alır. Dikkat ederseniz açmak zorundadır demiyorum, açabilmesidir diyorum. İkisi arasındaki farkı bilmeye ihtiyacımız var. Çünkü herkes öfkeyi eşit ve benzer şekillerde deneyimlemiyor.
Öfke Neden Vardır?
Genelde duygularımızın kontrolünü sağlamamızı gerektiren sebepler arasında temel olarak onları yoğun, karşımızdakine ve kendimize yönelik bir tehditmiş gibi yaşıyor oluşumuz yer almaktadır. Öfkenin diğer duygulara göre daha olumsuz bir çağrışım yaratması da bundandır. Öz itibariyle daha yoğun ve olumsuz yaşandığı için öfkeyi kontrol etmek de diğer duyguların kontrolünden daha zordur. Beynimiz çoğu dışsal tehditi ve olumsuz uyaranı kolayca algılamakta ve vücudumuzu alert yani uyanık duruma getirmektedir. Doğadaki hemen her canlı (bitkileri dahil etmezsek) varlığını dış tehditlerden korumak(hayatta kalma) ve bu kalıcılığı sürdürmek için yaşadığı yere uyum sağlamak zorundadır(adaptasyon). Beynimizde limbik sistemin bir parçası olan ve duygusal tepkilerimizin oluşmasında rol alan amigdala denilen bir bölge bulunur. Amigdala dışarıdan gelen tehdit algısına çok hızlı tepki verebilmektedir. Ve yukarıda bahsettiğimiz iki yaşamsal döngünün sürdürülebilmesi için uyanıktır. Örneğin; ormanlık bir alanda çalılıktan gelen bir çıt sesi duydunuz. İki sebebi olabileceğini düşündünüz: ya rüzgardan kaynaklanıyordur, ya da çalının altında tehlikeli bir hayvan vardır. Beynimiz hayatta kalmamız için amigdalayı aktifleştirir. Ya çalılığın yanından geçerek gidecek(savaş) ya da çalılığın olduğu bölgeden uzaklaşacağızdır (kaç). Bunu sağlayan amigdaladır. Amigdala ile öfke arasındaki ilişkiye gelecek olursak, öfkenin de beyinde aynı bölgeyi aktiflediği bilgisine ulaşırız. Öfkeyi deneyimlediğimiz o anlarda beynimiz dışarıdan gelen uyaranlara karşı vücudumuzu korumaya almakta ve benzer tepkileri vermektedir. Amigdala aktiflendiğinde, beynimizin düşünen ve muhakeme eden kısmı devreye girmeden hormonlar salgılanmaktadır.[2] Bu durumun sonucunda da kan şekerimiz yükselmekte, kan basıncımız artmakta, ellerimiz terlemekte ve nefes alış verişimiz hızlanmaktadır. Bu sebepten ötürü öfkelendiğimizde daha şiddetli ve tıpkı hayatta kalmamızı sağlamak için davrandığımız gibi davranırız. Öfkenin neden var olduğu biyolojik açıdan bu şekilde özetlenebilir.
Sonuç olarak,
Hepimiz gün içerisinde birçok şeye bilerek veya bilmeden öfkeleniyoruz. Eğer öfkelendiğimizin farkındaysak şanslıyız. Yaşadığımıza dair en önemli iletilerden birini almışızdır. Pek çoğumuz öfkelendiğimizi fark bile edemiyoruz çoğunlukla. "Bi dakka ya ben sinirlenmedim ki" dediğimiz, karşımızdaki birey(ler)in "kendini kontrol et, ses tonuna dikkat et" diye seslendiği o ihtiyatlı anlar var ya... İşte o anlar çoğunlukla hatırlatıyor ve fısıldıyor: "şu an öfkelisin, farkında değilsin".Öfke engellendiğimiz, bastırıldığımız, isteklerimizin karşılanmadığı, susturulduğumuz ya da aşağılandığımız zamanlarda hissettiğimiz bir duygu. Dolayısıyla nerde ne zaman öfkeleneceğimizi kestiremeyebiliyoruz. Ancak insan öğrenen ve öğrendiklerinin sonucunu çabuk içselleştirebilen bir canlı. Bundan ötürü geçmiş öfke senaryolarımız öfkeyi nasıl deneyimlediğimizin hatırlatıcısı oluyor. O senaryoları aklımıza getirdiğimizde (neye ne zaman- ne kadar sinirlendiğimizi ve sonucunda ne olduğunu hatırladığımızda) öfkeyle yüzleşmemiz ve -kontrol etmemiz gerekiyorsa- kontrol etmemiz daha kolay oluyor. Sözgelimi hepimiz biri bize bağırdığında öfkeleniriz. Ancak bir başkasının karşısındakine vurarak karşılık verdiği bu olayda, öteki kişi olayı konuşarak halledebiliyor. Bundan ötürü ilk durum kontrol ve başa çıkma gerektirirken, ikincisi kolayca atlatılabiliyor. Başa çıkma yöntemleri ise kişinin aile öyküsüyle, bakış açısıyla ve yaşam tarzıyla şekilleniyor. Öfke nasıl her birey tarafından farklı deneyimleniyorsa başa çıkma yol ve yöntemleri de kişiden kişiye değişiyor....
Öfkeyle ilgili konuşulacak çok fazla şey olduğunun farkındayım. Bu sebeple başa çıkma yöntemleri ve öfke kontrolü ile ilgili fazlaca sözü bir sonraki yazıya erteliyorum. Şimdilik hoşça kalın...
Psikolog Eda PINAR
[1] Soykan Çiğdem, Öfke ve Öfke Yönetimi, Kriz Dergisi, 2003, 11(2) s.19-27.
[2] Karaca Mehmet, Tatlılıoğlu Kasım, Öfke Olgusu Hakkında Sosyal Psikolojik Bir Değerlendirme, The Journal of Academic Science Studies, 2013, 6 (6), s. 1101-1123.